Keder ile Tanıșıklık
Nerede hata yapıyor insanoğlu?
Dünyayı yücelterek mi yoksa kendini yok ederek mi?
İnsan insana derman olmak yerine dert olduğu günden beri ve dünyada sadece var olmuş olarak kalmakla yetindiğinden beri nihai amacını yitirdi ve birbirine yabancılaştı.
Anlamsız bir tanıșıklık insanoğlunun gökyüzünü kapladı.
Çünkü biz sadece bize konulmuş sınırlar içindeki insanları tam anlamıyla tanımadan tanıdık olarak kaldık.
Çünkü biz en yakınımıza bile uzaktık...
Bir insan bir insanı ne kadar sürede tanır ki?
Bir günde mi yoksa bir ömürde mi?
Bir tanışmada mı yoksa bir vedalaşmada mı?
Bir insanı tanımak nedir ki?
Bir insan bir insanı nasıl tanımış olur ki?
Bir masada karşılıklı oturunca mı yoksa bir ruhta harmanlanınca mı?
Ya da aynı düşüncelerde buluşunca mı?
Bir insanı tanıyorum demeye hangi ölçüt konulmuş?
Hangi sınavdan geçince tanıdık olur insanlar?
Kim kimi tanıyor ki hayatta?
Eşler birbirine, evlatlar ebeveyne, kardeş kardeşe yabancıyken hangi tanımadan söz ediyoruz?
Nereden inceldik de bu hale geldik?
Ne oldu da insanoğlu vicdanıyla bağlarını kopardı?
Nerede tükettik ruhumuzun inceliğini?
Nerede bozuldu merhametimizin büyüsü?
Nasıl bu kadar yabancılaştık?
Yabancılaşma ile birlikte keder de çevreledi dünyamızı.
Tabi hissettiklerimizi karşılayabiliyor mu keder sözcüğü, bilinmez.
Ölümün, ayrılığın, hasretin, gafletin, açlığın, yokluğun, eziyetin, ezilmişliğin, düşkünlüğün hüküm sürdüğü hayatımıza "kederli" demek yetiyor mu?
Dünyayı sürekli dününde var eden, onu sadece orada yaşatan insan yüreği için "keder" sözcüğü yetiyor mu?
Evlat acısına, anne baba acısına, aşk acısına, mesafelere, gelip geçiciliğe ve daha nicesine mahkum edilen zavallı insan bedeninin yaşamış olduğu eziyete karşılık geliyor mu "keder" sözcüğü?
Hangi sözcük ifade edebilir ki bir fonun insan yüreğinde bıraktığı hasarı?
Hangi baharat bir daha tattırır ki dudağımızın kıvrımında acı uyandıran bir damla gözyaşının tadını?
Hangi ısı eritir ki buz tutmuş yaşanmıșlıklarımızı?
Ne kadar da güçsüz insanoğlu.
Ama ne kadar da güçlü.
Hem herkese yabancı hem de tanıdık.
Hem kederli hem de sevinçli.
Hem sona yaklaşmış hem de başlangıçlara.
Kıyıya vurmak üzere tüm hevesler.
Ve dolmaya nakışlı tenteneler.
Dünya ki bir köşesinde yer edindiğimiz yeni gelin bohçası.
Ve damdan damlayan ilkbahar yağışı.
Mesut olur keder ile tanıșıklık.
Yeter ki var olsun insanlık...
YORUM YAP
Yorumunuz onaylandıktan sonra yayınlanacaktır. Yorumunuza yanıt verildiğinde mail ile bilgilendirileceksiniz.